I am in the Blues…
Güneş yüzünü daha az gösterdikçe içimizde aynı şekilde kararmaya başlıyor ve gitgide depresif bir hâle kadar uzanıyor.
Şu sıralar Daniel Goleman’ın ‘’Duygusal Zekâ Neden IQ’dan Daha Önemlidir?’’ kitabını okuyorum. Kitap çok fazla şey anlatsa da mevsim itibarıyla benim ilgimi çeken depresif hâl oldu. Yazar, depresif hâli azaltmak için Psikolog Diane Tice’ın önerilerini sıralamış:
Bu arada kitapta Shelley Taylor’ın da araştırmasına da yer verilmiş. Kemoterapi tedavisi görenlerin kendilerini diğer hastalarla kıyaslayıp, ‘En azından ben bunu yapabiliyorum’ düşüncesi bile duygudurumunu olumlu etkiliyor.
Kitapta çeşitli araştırmalara da yer verilmiş. Mesela depresif hâli azaltmak için kadınlar üç kat daha fazla duygusal yemeye ve erkeklerse beş kat daha fazla içmeye yöneliyor.
Sağdan soldan gelmeye başladıklarını hissettiğinizde benim önerilerim aşağıda.
Duygularla ve hislerle bağlantıda kaldıkça tetiklenmelerin farkına vararak depresif hâli uzaklaştırabiliriz. Yalnız burada ‘Ben çok mutluyum! Laylaylom’dan değil, duygulara kapılıp gitmemekten bahsediyorum.
Hislerle bağlantıda kalmak için çeşitli beden çalışmalarının yanı sıra kendi kendine masaj, rehberli gevşeme, yoga nidra, nefesi fark ederek yorganın yanı sıra, Tai chi veya chi gong yapabilirsiniz.
Depresif hâl aslında dorsal vagal faz; yani donma hâli. Çevreyle ve duygularla bağlantıyı koparınca donmaya başlıyoruz. Kayıtsızlık hâli, ya olaylara dışarıdan izliyoruz ya da izlemeye bile değer bulmuyoruz.
Sürekli stres altındayken de beden donmaya başlıyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz, olaylar bizi aşıyor ve hiç tepki vermemeyi seçiyoruz. Doların yükselmesi, maaşların ufalması ve devam eden zamlar buna güzel bir örnek aslında.
Sağdan soldan gelmeye başladıklarını hissettiğinizde ya da geldiklerinde daha yavaş gelsinler diye aşağıdakileri yapabilirsiniz;
Herkese içinizi güneş gibi ısıtacak güzel bir sonbahar diliyorum.