Kaka pisi şeysi
🌸🌸🌸
Bu yaşlardayken sevmediğim bir şey olursa kaka pisi şeysi diye söylenirdim. Yani o yaşlarda en ağır cümleydi benim için
🌸
Sonrasında epey bir genişledi hazinem. Artık öylesine genişledi ki çeşitli diller de eklendi. Ve yavaş yavaş susturmak zor hale gelmeye başladı
🌸
En çok araba kullanırken söylenirim. Kapı baca açıksa çevredekiler duyar sesimi
🌸
Bu blog fikri nereden çıktı onu anlatayım sana. Geçenlerde Tarkan’ın Hatasız Kul Olmaz yorumundaki şu cümleden: ‘Sözünde sitem var. Kalpte mi? dilde mi?’
🌸
Sitem sözdeyse iyi böyle söylenip çıkartıyorsun yoksa kalbe iniyor. Kalbe inince ne kadar söylensen de kolay çıkamıyor. Katılaştırıp kapatıyor kalbi
🌸
Karadeniz’e gide gele şunu fark ettim: orada dilin pek ayarı yok yani kim ne düşünüyorsa onu söylüyor. Bunu söylemeyim o üzülmesin gibi bir şey yok
🌸
Mesela Macahel Yayla Evi’nden Yusuf Can’la geçenlerde konuşurken ilk tanışmamızdan bahsetmeye başladı. İçinde ne varsa saklamadan söyledi: ‘Seninle ilk tanıştığımızda bu suratsızla beş gün nasıl geçecek diye düşünmüştüm.’ Bir an nasıl yani oldum. Evet doğru şehrin zırhlarını atmamışım ne olacağını bilmiyorum. Duvarlar kalınlaştı tabi. Ancak söylediği kesinlikle doğru. Meymenetsiz hallerimi çok iyi bilirim. İçindekini söylüyor saklamadan gizlemeden. İçinde biriktireceğine çıkarıyor.
Yusuf Can sessiz sessiz öğretiyor bana
🌸
İçinde biriktikçe yok boğazın batıp hafiften ağrıyor, yok sesin kısılıyor, bunlar devam edip gidiyor. Ne zaman onları çıkartırsan rahatlıyor boğazın ve yumuşuyor kalbin
🌸
Boğaz çakrası bu işte
🌸
Sinirlenince arabada giderken müziğin sesini açanlar kimler?
🌸
Sinirlenince söylenmek yerine radyonun sesini açıyoruz. Radyonun sesini yükseltince sadece radyo deşarj oluyor söyleyemediklerin seninle aynen kalıyor
🌸
Söylenmek yerine mesela dudaklarımızı ısırıyoruz ya da bıyığı sakalı yiyip çekiştiriyoruz ve bir bakıyorsun boynun kenarında farklı farklı damarlar fışkırıyor
🌸
Bu arada olay iki taraflı. Sesini çıkarmadıkça gerçekten istediğin şeyleri de söylememeye başlıyorsun. Sessiz kalıp karşıdakinin anlamasını bekliyorsun ama yok öyle bir şey. Bu da başka tür bir kabızlığa giriyor. Bu kabızlık bir gelince pek kolay geçmiyor, rahatlaması için epey bir uğraşıyorsun
🌸
Benim yaş kuşağım çoğu kişi gibi epey uzun bir süre kaş göz işaretiyle yaşamayı öğrendiğim için ilk başlarda epey bir zorlandım kendimi ifade ederken. Eski kalıpları değiştirmek çookk uzun zaman aldı. Tam olarak yapabildiğimden hala emin değilim. Öğrenme sürecim devam ediyor
🌸
Komik bir şey anlatayım. Yıllar önce açık büfe kahvaltı veren bir yerde adamın şöyle ortaya karışık bir şeyler getir anlamına gelen el işaretiyle evin annesi kurulmuş bebek gibi kalkıp masayı donattı
🌸
İstediklerini de istemediklerini de çıkar dışarıya. Kimsenin bulmaca çözecek vakti yok
🌸
Bazen büyükbabamın deyişiyle sarı inadım tutar (ne yapalım saçlarım daha açık renkti) ve karşımdakinin ne düşündüğünü ifade etmesini beklerim. Anlasam da hissetsem de sesimi çıkarmam. Karşımda eski halim canlanır. O’ndan duymayı beklerim
🌸
Dudaklarını ısırmaktan veya bıyığını yemekten ya da sakalını çekiştirmekten daha iyi bir önerim var
🌸
Mesela yüksek sesle şarkı söyle. Sözlerini bilip bilmemen önemli değil çalan şarkıya eşlik et yeter. Canını sıkan bir şey olduğunda o anda sadece ağzından nefes verebilsen de sonrasında söylen kendi kendine. Yetti be artık diye söylen ya da aklına ne geliyorsa. Esnerken küçük dilini cümle aleme gösterircesine ağzını kocaman açıp esne. Arada şöyle bir oh sesiyle nefesini ver
🌸
Boğazını rahatlatmak için başka neler mi yapabilirsin? Aslan nefesi tabi ki. Çok kolay. Burundan nefes alıyorsun ve dilini tamamen çıkartarak nefes veriyorsun
Haydi deneme vakti.
🌸🌸🌸🌸