Bilinçaltındaki rafları boşaltmak
Ara sıra sen de zihin karışıklığı, odaklanma güçlüğü yaşıyor musun? Ergenliğin biteli çok olmasına rağmen hala duygusal iniş çıkışların devam ediyor mu?
Geçmişteki anı ve koşullanmalar bilinçaltındaki rafları doldurdukça düşünce ve duygular bizi bir yerden bir yere sürüklüyor. Rafları ara sıra boşaltmazsan yani hep halının altına süpürmeye devam edersen durdukları yerde iyice güçleniyorlar.
Rafları boşaltmak için önce dolu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Dolu olduğunu kabul etmek için de sessiz kalmak… Yoksa oradan oraya sürüklenip gidiyorsun.
Kendimle ilk baş başa kaldığım an 2000 yılında meditasyon için oturduğumuz andı. Ya da bana meditasyon yapıyoruz dedikleri için şu an öyle tanımlıyorum. Ürkütücü bir andı. Kendi kanalında olmayan pek çok radyonun yoğun uğultusu vardı… Düşünceler peş peşe gelince ne olduğunu şaşırıyorsun.
Stephen Cope’un şu cümlesi bunu tam anlatıyor aslında ‘İç dünyanın gariplikleriyle tanışmaya başlayınca bunu meditasyon olarak tanımlıyoruz.’
Sessiz kalmaya devam ettikçe birkaç radyo susmaya veya kendi gerçek kanalına geçmeye başlıyor. Arada epey bir inatlaşma oluyor tabi.
Kafka’nın şu satırlarını çok seviyorum.
‘Odandan çıkman gerekmez. Masanda oturmaya devam et ve dinle. Hatta dinleme bile, sadece bekle. Hatta bekleme bile. Sadece tek başına ve sessiz kalmaya devam et. Dünya yavaş yavaş kendini sana açmaya başlayacak. Başka seçeneği yok. Derken büyük bir coşkuyla önünde kıvranmaya başlayacak…’
Peki sessiz kalınca ne oluyor? Biraz sabır o da gelecek yazının konusu.
Böyle böyle 1001 geceyi doldurayım diyorum.